Bu yazıda dokumacılığın tarihçesi nedir. Dokumacılık tarihi üzerinde kimler ve hangi olaylar etkili olmuştur inceleyeceğiz.
Dokumacılık tarihi
İnsanın hayvan postu yerine dokumayı koymayı nasıl akıl ettiğini bilmiyoruz. Bazıları koyunların yünlerinin keçeleştiğini gören insanın dokuma sanatı düşüncesine vardığını iddia eder. Ama dokumadan önce eğirme gelir.
Ortaçağ daki Hıristiyan inancına göre ilk iplik eğiren Havva’dır. Eğirme kadının en asil göreviydi. Eğirme sade olduğu kadar esrarlı bir şeydir. Bir tutam yün, keten veya kenevir alınıp büke büke didiklenirse en ince yerinde bir iplik meydana gelir. Ama bu en ince yerin, bükülme yüzünden, hemen hemen koparılamayacak bir iplik haline gelişinde zor anlaşılır bir kanun saklıdır.
Dokumacılık tarihi boyunca binlerce sene insanlar eğirmişler, fakat bu kanunu hiç düşünmemişlerdir. Dokuma sanatı da binlerce seneden beri bilinmektedir.
Hindistan’da bulunan çok eski gümüş vazolar içinde pamuk ve dokuma parçaları bulunmuştur. Bunlar beş bin yıllık olsalar gerektir. Mısır papazları keten elbiseler giyerlerdi. İsa’nın doğumundan çok önce çinliler ipekli giyiyorlardı.
Dokumacılık tarihinde makineleşme ne zaman başlar?
İşin garibi eğirme ve dokumanın binlerce yıl, taş devrindeki ilkel usul değişmeden sürüp gitmesidir. Makineli dokuma ve iplik bükme tezgâhları iki yüzyıldan daha eski değildir. 200 yıl önceye gelinceye kadar bütün dünyada elle eğirilir ve elle dokunurdu. Yalnız Almanya ve batı Avrupa’da durum başkaydı.
El İğlerinde iplik hem bükülür, hem de sarılır. çıkrıkta ise iğle masura ayrıdır. Bu yol ilkçağ Hindistan iplik çıkrıklarında da kullanılmıştır.
Yalnız bunlar Alman çıkrığı gibi ayakla işletilmezdi. Alman çıkrığının püf noktası iğle masuranın aynı hızla dönmeyişleridir. İğle masuranın dönüş sayıları, ipliğin masuraya sarılmasına imkân verir. Alman çıkrığının kusurlu tarafı, ancak oldukça kalın iplik bükmeye yaramasındaydı. İnce iplik masuranın fazla çekmesi yüzünden kolayca kopar.
Hiç bir zaman ayrı bir iplik bükücüler loncası kurulmamıştır; iplik bükmeyi ve dokumayı insanlar kendi evlerinde ve kendileri için yaparlardı. Erkek dokur, kadın da eğirirdi; dokumacılık sanatına gelince, en iyi dokuyan evlerin başkalarının yerine bu işi yapması, buna karşı ötekilerin onların tarlasını sürüp ekmesi yoluyla meydana gelmiştir.
Dokumacılık tarihi ve savaşların etkisi
Dokumacılık zamanla daha da önem kazandı. çünkü son beş yüzyılda savaşlar yüzünden soyulmuş olan insanların yeni elbiselere büyük ihtiyaçları vardı. İhtiyaç büyüdükçe o oranda çok iplik bükmek gerekti ve büyük din savaşlarından sonra Avrupa’nın nüfusu şaşılacak kadar çabuk artınca, elbise ihtiyacı da insan sayısıyla birlikte arttı. O zaman en ihtiyarlara bile iplik büktürülmeye başlandı. Hapse girmiş olan genç ve sağlam adamlara da, iplik bükmek gibi işler yaptırıldı.
Kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar ve zindanlardakiler sabah karanlığından akşamın alaca karanlığına kadar iplik bükerlerdi. Fakat bir zaman geldi ki onlar da iplik yetiştiremez oldular. O zaman askerler de buna zorlandı; çocuklar beş yaşını doldurur doldurmaz çıkrık başına oturtuldu.
Çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlar, iplik imalâthaneleri de denen, eğirme evlerine toplandılar. Bu eğirme evleri, dokumacılık tarihinde fabrikalarının başlangıcıdır desek yanlış olmaz.
Dokumacılıkta makineleşme isyanı da beraberinde getiriyor
Bükücüler günde 16 saat kadar çalışmak zorundaydılar. Buna karşılık çok az ücret alırlardı.
Böylece iplik bükme evlerinde modern bir proleteryanın, el becerisinden başka hiç bir şeyleri olmayan o yoksul insanların bir kısmı vücuda geldi. Onların vatanı fabrikalardı. Bazıları doğrudan doğruya iplik bükme evlerinde yatar kalkarlardı. İmalâthanelerde artık kendilerinin değil de, makinelerin oturacağını duyunca isyan ettiler.
Dokumacılık tarihi ve İngilizlerin rolü
18. yüzyılda hükümetler, işsiz güçsüz ve ucuz kadın, çocuk ve ihtiyarların emeklerini kullanmayı teşvike çalışırlardı. Rastatt barış kongresi 1714 senesinde memleketin yoksul çocukları için bir iplik bükme okulu açmak suretiyle seçkin ve saygıdeğer bir anıt dikmiş oldu. O sırada genel kanı, insanoğlunun mümkün olduğu kadar çabuk işe başlatılması yolundaydı. Eski devirlerin dürüst ahlâkı diye beğenip durduğumuz şey de hep buna dayanıyordu. Biz bugün 5-7 vaşındaki çocukların bütün gün çalıştırıldıklarını görmüş olsak ürperirdik. Maalesef görüyoruz ki batının sanayileşme tarihi gibi dokumacılık tarihi de köleler ve çocuk yaşta çalıştırılan işçilerle anılmaktadır.
Halbuki o zamanlar Avusturya hükümeti iplik bükme imalâthanelerini idare edenlere iş verdikleri her oğlan veya kız çocuk için bir prim verirdi; genç ruhları avareliğin sonuçlarından korumak istiyorlardı.
John Kay ve Seri atışlı (Flying shuttle) dokuma makinesi – 1733
İngiliz John Kay, 1733’te ”seri atışlı” denen tertibatı icat etti. Bu tertibat dokumacıya, kol uzunluğundan daha geniş kumaşlar dokuma imkânını veriyordu. John Kay mekiğe tekerlekler takıp, basit bir mekanizma yardımıyla fırlatılmasını sağlamıştır. O zamana kadar, tek başına çalışan bir dokumacı ancak kolunun erişebildiği genişlikte kumaş dokuyabilirdi, daha fazlası mümkün değildi. çünkü mekiği atmak ve tutmak zorundaydı. Daha geniş kumaş yapmak istenirse bir tezgâhta iki işçinin çalışması lâzımdı.
Bu yeni dokuma tezgâhında artık mekik elle atılmıyor, boy iplikleri arasından, kamçıya benzer bir tertibatla bir yandan öbür yana fırlatılıyordu. Çok basit gibi görünen bu sistem dokuma işlemini çok kolaylaştırmış ve üretimi olağanüstü artırmıştı.
Ne var ki, Dokumacılar önce ”seri atışlı” yı kullanmak istemediler. çünkü arkadaşlarından yarısının ekmeksiz kalacağından korkuyorlardı. Fakat insanlığın muazzam bez ve kumaş ihtiyacını hesap etmiyorlardı. Ne kadar çok kumaş yapılırsa talep de o nispette büyümekteydi.
İplik ihtiyacının artması
Dokumacılar «seri atışlı» yı kullanmaya başladılar ve ansızın bambaşka bir sıkıntı karşısında kaldılar. İki katı dokuyabiliyorlardı, fakat iki kat fazla iplik sağlayamıyorlardı. 16 mart 1751’de Society of Arts «keten, pamuk ya da kenevirden aynı zamanda altı ipliği birden bükecek ve bir insan tarafından kullanılacak» en iyi makineyi yapan için elli İngiliz altınlık bir ödül koydu.
Bu ödülün tarihi, pamuğun modern tarihi, Amerika güney devletlerinin yükselişinin, Amerika zencilerinin ıstırabının ve esaret meselesi yüzünden tutuşan kuzey ve güney hükümetleri savaşının başlangıcı olması bakımından önemlidir. Aynı zamanda İngiltere’nin dokuma endüstrisinde başta gelişinin temeli de bu tarihte atılmıştır.
Ortaçağın sonuna kadar Hindistan’la Mısır en büyük pamuk memleketleriydi. Sonra Amerika keşfedildi. Keşfedenler bu yeni memlekette pamuk bitkisinin yetişebildiğini ve çok iyi geliştiğini gördüler. Amerika yalnız altın ve gümüş çıkarmıyordu. Burada sistemli bir şekilde pamuk yetiştiriliyor ve Avrupa’ya getiriliyordu. Pamuk lifleri esnek olduğu için bundan hem gayet ince iplikler yapılabiliyor, hem de bu iplikler çok daha güç kopuyordu.
Dokumacılık tarihindeki ilk iplik eğirme makinesi – 1764
1764 senesinde, 50 altınlık ödülün konmasından 13 sene sonra, Blackburn’de Stanhill kasabasında dokumacı James Hargreaves, istenen makineyi yapmayı başardı. Buna kızının adı olan ”Jenny” ismini verdi. Solgun benizli «Jenny» artık sabah uykularını iplik bükmek için harcamak zorunda değildi.
James Hargreaves, 1764 yılında, iplik tekerleğini bir iplikten daha fazla döndürmeyi mümkün kılarak, eğirme tekerleğini geliştiren ilk makine olan iplik eğirme makinesini icat etti.
«Jenny» makinesinin icadı duyulur duyulmaz, işlerini kaybedeceğini düşünen gözü dönmüş bir halk kitlesi dokumacının evine saldırdı ve makineyi parçaladı. Greaves kızıyle birlikte, ancak canlarını kurtararak kaçmak zorunda kaldı. Her ne kadar Jenny, makine sayesinde mutlu olamadıysa da başka Jennyler oldular. İsmi ise dokumacılık tarihi sayfalarına yazılmış oldu.
Dokumacılığın tarihçesi
Otomatik tekstil makinesiyle dokumacılık tarihi şekilleniyor- 1769
Bükme makinesinin zaferi birkaç yıl sonra başladı. Yoksul bir adam olan ve evden eve dolaşarak saç boyası satan, Bolton’lu berber Richard Arkwright, Hargreaves’in başladığı işi tamamladı. İngiliz Richard Arkwright’ın 1769’da geliştirdiği Vargel Tezgahı, önce ipliği çekiyor ve bir makaraya ya da bobine sarılırken bükülüyordu.
Richard Arkwright, daha güçlü iplikler için iplik üreten su çerçevesini icat etti. Aynı zamanda ilk güçlü, otomatik ve sürekli tekstil makinesi oldu ve küçük ev imalatından tekstil ürünlerinin fabrika üretimine doğru ilerlemesini sağladı. Su çerçevesi ayrıca pamuk ipliklerini çevirebilen ilk makineydi.
Arkwright, dokumacıların yeteri kadar iplik bulamadığını, ama bükücülerin gene de işlerini kolaylaştıracak her makineyi tahrip edeceklerini biliyordu. Bir parça para artırabildi. Bu parayla bir saatçi, bir de demirci tuttu. Bu yardımcılarıyla bir atölyeye kapanarak Hargreaves’inkinden daha iyi bir iplik bükme makinesi yaptı.
Halkı aldatmak için, kiraladığı bir arabalıkta kendiliğinden işler motoru yapmaya çalıştığını ortalığa yaymıştı. Halkı aldatabilirdi, ama karısını aldatamadı. Kadın onun yükselme yolunda olduğunu ve ona on çocuk doğurmuş olan kendisini bırakacağını anladı ve yapılan ilk makineyi kırdı.
Arkwright, karısının şerrinden ve halktan korkusundan, başka bir şehre kaçtı. Derbyshire’da Cromford şehrinde, başkalarının parasıyla, ilk iplik bükme makinesini yaptı. Bir çorap örme imalâthanesi açtı ve 1790 senesinde, iplik bükme makinesini işletmek için iki buhar makinesi satın aldı.
Arkwright’in makinesiyle İngiltere bütün dünya pamuğunu iplik haline koyabilirdi. Herkes İngiltere’ye muhtaç duruma gelmişti. Asker, makine kıranları tepeledi ve Arkwright asalet unvanı aldı. On çocuğunun herbirine sağlığında on bin altın verdi, üstelik, 1792’de öldüğü zaman yarım milyon altın daha bıraktı.
Dokumacılığın tarihçesi ve ilk mekanik dokuma tezgahı -1785
Artık dokumacıların iplik açlığı giderilmişti. Hatta uzak görüşlüler, dokumacıların işleyebileceğinden fazla iplik yapılmasından korkmaya başladılar. Bu uzak görüşlüler arasında, Nutingham- shire’de Mornham’da doğmuş şair ve papaz Dr. Edmund Cartwright vardı.Cartwright dokumacılığın tarihçesi üzerinde iz bırakan kişilerden biridir. Eğer piyasada aşırı iplik birikecekse, daha çok dokumaya ve gelişmiş dokuma tezgahlarına da ihtiyaç olacaktı.
O zamana kadar hiç bir dokuma tezgâhı görmemiş olan Cartwright işe girişti. Bir sene sonra, Dr. Edmund Cartwright 1785 yılında ilk makineli mekanik dokuma tezgâhını icat etti.
Arkwright gibi papaz Cartwright da bu işten değildi. Cartwright, sadece bilgi bakımından berbere üstündü. Berber Arkwright sadece zengin ve büyük bir adam olmak tutkusuyla çalışmıştı. Cartwright’a ilham, güç ve cesaret veren ise şu olay olmuştu:
Dokumacılığın tarihçesi üzerinde iz bırakan olay
Viyanalı maliye müşaviri Kempelen o sırada bütün dünyayı, satranç oynayan Türk’le hayrete düşürmüştü. Bu, tenekeden yapılmış, içi silindirler ve çarklarla dolu bir otomattı. Tenekeden yapılmış Türk’ün önünde bir satranç tahtası vardı. Zamanın en büyük satranç oyuncuları Türk’ün kendilerinden daha iyi satranç oynadığını itiraf zorunda kalmışlardı. Büyük Friedrich’i ve Napolyon’u yenmişti.
Cartwright şöyle düşündü: Düşünebilen bir otomat yapıldıktan sonra neden dokuyabilen bir otomat yapılmasın?
Fakat satranç oynayan Türk, bir göz boyacılık makinesinden başka şey değildi: İçinde bir adam saklıydı; Cartwright bunu bilmiyordu. Eğer Kempelen’in otomatıyla yaptığı dalavere daha önce meydana çıksaydı belki de dokuma makinesi o sırada icat edilmeyecekti. Bu, dokumacılığın tarihçesi üzerinde iz bırakan enteresan bir olaydır.
Dokumacılar Cartwright’ın kendilerine sunduğu şeyi almak istemediler. İnanılmaz bir inatçılıkla eski tezgâhlarına bağlı kaldılar. Bunun üzerine Cartwright bir dokuma fabrikası açtı, fakat devam ettiremedi. Bu nazik adam, dokumacıların boyuna makinelerini kırmalarına çok üzülüyordu. Onun, sert Arkwright gibi demirden bir yüreği yoktu. Ticareti başkalarına bıraktı ve parlamentonun, yorgunluklarına ve kırılan makinelerine karşılık, on bin altınlık bir mükâfat vermesi kendisine yetti.
Dokumacılığın tarihçesi ve Amerikan iç savaşı
Dokumacılar sadece İngiltere’de yüz dokuma makinesi kırdılar. Hükümet bunlara karşı asker gönderdi.
İngiltere dokumacıları tepeledi ve Kuzey Amerika’nın güney hükümetlerine gittikçe daha fazla esir gönderdi. çünkü fabrikatörlere gerekli pamuğun ekilmesi ve toplanması lâzımdı.
Gittikçe daha fazla kumaş yapılıyor, fakat insanların giyeceğe olan ihtiyaçları bir türlü tatmin edilemiyordu. Esirlerin azat edilmesi için savaş başlayınca (bu, biraz da pamuk üretimi uğrunda bir savaştı), Güney hükümetlerinin dostları, esirliğin ilgasının insanların kısa zamanda çıplak kalacakları demek olduğunu söylediler. Buna rağmen esirlik kaldırıldı.
Dokumacılığın tarihçesi anlatılırken Amerika’daki pamuk tarlalarında çalışan kölelere yer vermemek olmaz. Zira bu, Amerikan iç savaşına ve sonrasında Amerika Birleşik Devletlerinin kurulmasına yol açan sebeplerdendir. (yukarıdaki resim)
Dokumacılığın tarihçesinde buharlı makinelerin rolü
Buharlı makinelerin pamuk tarlalarına girmesi de dokumacılığın tarihçesi üzerinde etkili oldu (yukarıda)
Esirlik kaldırıldı ama gene de eskisinden fazla pamuk yetiştirildi. Bu da Alman mühendis Max Eyth’in buharlı sapanı daha iyi bir şekle koymasıyla mümkün olabildi. Esirlerin yerine şimdi makineler çalışıyordu. Tarlaların üzerinde buhar sapanları homurdanıyor, fabrikalarda iplik bükme makineleri şakırdıyor ve dokuma makineleri takırdıyordu.
“Dokumacı kız” Massachusetts’te tekstil şirketlerinde küçük kızlar 13 yaşında çalıştılar. Yıl : 1900 (Yukarıdaki resim)
Bu yazıda dokumacılığın tarihçesi konusunu olaylar ve resimlerle anlatmaya çalıştık. Giysi İhtiyacının hâlâ giderilemediğini çamaşır dolabını açan herkes anlayabilir. Hepimizin elimizde olandan fazla giyim eşyasına ihtiyacımız vardır. İnsanların gene de, eskiye göre, bu kadar fazla giyecek sahibi olmalarını, lânetlenmiş ve kendilerini icat eden insanlar dövülmüş ve kovulmuş olan makinelere borçluyuz.
Harika yazanın eline emeğine sağlık
Sinema filmi izler gibi oldum yazınızı okurken.